Koronavirüs Pandemisinin Çözümü Var! Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi
Yeni Mesaj köşe Yazarı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi köşesinde "Koronavirüs Pandemisinin Çözümü Var!" adlı yazısını yayımladı.
Usta Kalem Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi bugünkü köşe yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Gündem yoğun, çok önemli gelişmeler var. Öncelikle Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ile ilgili istinaf mahkemesinin 'beraat kararı' zamanlama açısından çok önemlidir. Bu dava sürecini başından itibaren takip ediyorum. Çünkü Haydar Baş Bey dünyaya mal olmuş bir insan. O sadece bir şahıs değil; Türkiye'nin marka ismi. Projeleriyle, modelleriyle, yetiştirdiği insanlarla sadece ülkemiz için değil, insanlık için de çok önemli bir kişilik.
Haydar Baş hocamızın 'hak' konusunda bir duruşu vardır. Hocamız milim hukukun dışına çıkmaz, kimsenin de çıkmasına müsaade etmez, bu konuda çok kararlıdır. Kimsenin hakkında da gözü yoktur, ancak kimsenin de hakkını gasp etmesine müsaade etmez. Bu konuda "hakkınız olmayan hiçbir şeyi istemeyin, hakkınız olan her şeye de sahip çıkın; hakkınızı aramaz ona sahip çıkmazsanız, hakkınıza karşı en büyük haksızlığı yapmış olursunuz" der ve yine sözünü şöyle sürdürür: "Hakk'a koşun, Hakk'la olun, haklı ile olun, hepiniz Hakk'a emanet olun."
Haydar Baş Beyin mücadelesi bir siyasi mücadele olmanın ötesindedir.
O vatan dedikçe, millet dedikçe, birlik beraberlik dedikçe, o antiemperyalist tutumunda ısrar ettikçe sürekli önü kesilmeye çalışılmıştır.
Bu kutsal değerler üzerinde kötü emelleri olanlar, insanımızın emeğini sömürmek isteyenler, her fırsatta hocamıza karşı önünü kesmeye çalışmışlardır.
Bu yeri gelmiş FETÖ olmuş, yeri gelmiş onun uzantıları olmuştur. Her ne kadar siyasi linç operasyonu düzenlense de biliyorlar ki, Haydar Hoca hep haklıdır ve güçlüdür. Güya, Haydar Baş hocamızın ismini halk nezdinde lekelemeye çalıştılar. Şunu gördük; ne yaparlarsa yapsınlar planları ellerinde patlamıştır. Halkımız "öyle şey mi olur, hocamızı biz onlardan mı öğreneceğiz" demişlerdir.
Yaşanan dava süreci bir hukuk sürecinden ziyade, bir siyasi dava şeklinde cereyan etmiştir. Mahkeme dosyası incelediğinde hakikaten çok açık müdahaleler olduğu görülecektir. Ancak sonuçta kazanan siyasi güç değil, devlet gücü, millet gücü olmuştur. Devlet gücü yani hak, hakkaniyet galip gelmiştir.
Yılların yanlışları elimizi kolumuzu bağladı
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de koronavirüs salgını yaşanıyor. Bu yaşananlardan ders çıkartmak zorundayız. Bakın Çin günler içerisinde özel salgın hastanesi kurdu. İlk günden itibaren kendi imkânları ile tıbbi alet ve malzeme temin etti. Yetmedi, koruyucu önlemler aldı ve tedavi de başarı elde etti. Bütün tecrübelerini dünya kamuoyu ile paylaştı. Almanya, Fransa, ABD ilk günden itibaren sadece sağlık ciheti ile değil, sosyal ve ekonomik olarak da halkını rahatlattı.
Koronavirüs gibi dünya daha önce de pandemiler yaşadı. Şimdi de bir başkasını yaşıyor. Elbette başa çıkılacak.
Peki, bizim ülkemizde neler oluyor?
Maalesef yılların yönetim yanlışları, son dönemlerdeki ithal alışkanlıkları elimizi kolumuzu bağladı. Bakın ülkemizde aşı üretimi bile yok. Tıbbı alet gereç üretimi neredeyse yok. Yeterli malzeme üretimi yok.
Aslında çok basit tedbirlerle bulaşıcılık süreci kontrol altına alınabilir. Burada yapılması gereken bizim elimize sahip çıkmak. Çünkü mikrop elimizle, gözümüz, burnumuz ve ağzımızdaki mukoza ile vücudumuza bulaşıyor. Elimizi yıkamayı alışkanlık haline getireceğiz. Karşımızdaki insanda hastalık belirtileri varsa ondan 1.5 metre uzak duracağız. Burada sosyal izolasyon, evde kalmak önemli kurallar. Peki, tamam da bu tedbirlerin gereken şekilde uygulanması için meseleye bütüncül yaklaşmak zorundasınız. Tamam, şimdi paketler açıklanıyor, maaşlar şu kadar artacak deniyor, primleri kredi ödemelerini şu kadar erteleyeceğiz deniyor ama bakıldığında bütüncül bir yaklaşım yok.
Peki, maaşları olmayanlar ne yapacak? Sözleşmeli işi olan var, memleketin işçisi - işsizi var, fakiri var, fukarası var. Bu insanlar evlerinde ne yapacaklar? Beslenme, ısınma, aydınlanma, kira giderlerini nasıl karşılayacaklar? İşveren işyerini işçi işini kaybetmekten korkuyorsa burada hakkaniyet yok demektir.
Devlet, herkese garanti vermelidir
Hükümetin tedbirlerine bakar mısınız; işletmelerin borçlarını prim ödemelerini erteliyor, sağlık sektörüne zırnık yok.
Peki, bu mücadeleyi kiminle vermeyi planlıyorsunuz siz? Özel sağlık kuruluşları yok kabul ediliyor, ama beklenti olarak da vazgeçmiyorsunuz. Bunun karşılığı sadece alkış değil, onu ayakta tutacak destek de vermektir. Katma değer üretmesini temin etmektir. Eğer bir sağlık kuruluşu maske parasını bile hesap ediyorsa bunun izahını nasıl yapacaksınız?
Bir başka paket açıklanıyor. Devlet sağlığa on binlerce kişi istihdam edecek. Tamam da bu elemanları nereden alacak? Özelden alacak. Yani bir taraftan yaparken diğer taraftan yıkacak. Maalesef bugüne kadar bu politika hep böyle işledi.
Peki, çözüm nasıl olacak? Kıt kaynaklarla kapitalist bakış açısıyla bunu gerçekleştiremezsiniz.
"Sosyal devlet, Milli devlet" ile ancak bunu gerçekleştirebilirsiniz. Vatandaşlık maaşı vererek, ev hanımlarına, çocuklara, engellilere maaş vererek, esnaftan, geliri belli seviyenin altında olandan vergi almayarak sorunu çözebilirsiniz.
Kaynakları Milli Ekonomi Modeli ile temin edebilirsiniz. Bunu BRICS devletleri uyguluyor. Modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Beyi bizzat Rusya, Duma'sında ağırladı ve 6 saat onu dinledi.
O halde direnmeye gerek yok, zaman kaybına da tahammülümüz yok. Çözümün adresi bellidir. Aksi halde geç kalmanın faturasını ödeyecek güç bile bulanamayacaktır."
www.usakhaberler64.com
Etiketler; Uşak, Uşak Haberler, Uşak Haber, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi , Yenimesaj, Prof.DR.Haydar Baş