Gülhanım Ayyıldız : Kapitalizmin Kadına Bakışı

 Köşe Yazarı Gülhanım Ayyıldız köşesinde "Kapitalizmin Kadına Bakışı" adlı yazısını yayımladı.

Gülhanım Ayyıldız  yazısında şu ifadelere yer verdi:

"İlk yazımı hemcinsimle ilgili yazmaya karar verdim zira bu konunun önemi her geçen gün daha da artmakta...Ülkemizde kadın ile ilgili ne kadar sorun varsa sebebi doğru teşhisin konamaması ve tedavinin uygulanamamasıdır..

Öncelikle belirtmek isterim ki geçmiş zamanlarda sık duyduğumuz ''böl ve yönet'' politikası aslında dünyada en güçlü ve etkili şekilde kapitalist sistem tarafından kullanılmaktadır. İşçi sınıfının küresel düzeyde örgütlenmesini engellemek ve maksimum düzeyde kullanabilmek için toplumlar içerisinde her zaman ırk ve cinsiyet temelinde farklılaştırmalar ön plana çıkarılmış ve ayrımcılıklar körüklenmiştir.Mesela sanayi devriminden önce kadının üretimdeki yeri evlerinin içindeki el tezgahlarının başıydı.

Sanayileşme ile ev ve iş arasında hızlı bir iş bölümü oluştu. Erkek,para kazanan unsur iken kadın da doğurganlığı sebebiyle çocuk ve ev işlerinin mecburi elemanı oldu.Kadınlar sadece ekstra iş gücüne ihtiyaç duyulan savaş gibi durumlarda kullanılabilecek yedek ve ucuz iş gücü kaynağıydı.Aksi durumlarda ise mesela ekonomik durgunluk ve işsizlikler başlar başlamaz da tavsiye edilip, işten çıkartılıp evlerine geri gönderilirlerdi.

En büyük örneği ülkemizde!

Sağ devlet politikasını uygulayan AKP, ekonomik krizlere teğet geçtiğimiz dönemlerde bunu yapmaya çalışmış, kadının yerinin evi olduğunu söylemiştir. Yıllar sonra hatırlanmayacak ama ben not düşeyim. Lehmon Brothers'ın batmasıyla başlayan 2008 ekonomik krizinde ülkemizde yükselen işsizlik oranı yüzünden çalışma bakanımız ‘’kadınlar da iş aradığı için işsizlik yüksek görünüyor. Kadının yeri evidir’’demişti. Sonrasında ise; çalışan kadın oranı %34'ten %21.6' ya düşmüştü.

Bakınız çok enteresan;

Kadınların ucuz iş gücü olarak görülmeleri sebebiyle durum öyle bir boyuta gelmişti ki 19. yy'ın başlarında maden işçilerinin çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktaydı. Hatta çok da ilginç olarak bu süreçte kadınların da erkeklerle aynı emek ve iş gücü kapasitesine sahip olduğu anlaşılmıştı.Maden gibi bir ortamda!

Ancak madendeki ağır şartlar nedeniyle kadın işçilerin güzelliklerinden ve kadınlıklarından eser kalmaması ve hamilelik sorunlarından dolayı 19. yy'ın ortalarında kadınların madenlerde çalışması yasaklandı. Çünkü kadınların emek piyasasında yoğun olarak çalışmasının sonucunda uzun vadede nüfus azalacak dolayısıyla da gelecek nesillerdeki işçi sayısı azalacaktı.Sonucunda işçi maaşlarının yükselmek zorunda kalacağı, işverenin daha az kâr edeceği barizdi.Kapitalist iktisatçılar yüksek ücret uyarılarında bulunmuştu.Bundan endişe eden kapitalist güçler çalışan kadın sayısının yüksekliği yerine evinde oturup çocuk yapan kadını tercih etmişlerdir.Böylece yüksek hızlı artan nüfus ve bol işçi sonucunda düşük maaşa çalışabilecek daha çok işçi bulunabilecek ve iş verenler/kapitalistler daha çok kâr edebilecekti.Şimdi anladınız mı neden en az üç çocuk ? Şimdi anladınız mı neden Suriyeli mültecilere kucak açtığımızı? Yani hükümet, ülkemizi ucuz iş gücünün maksimum seviye olduğu ve küreselleşme adı altında işçilerin sömürüye açık halde olduğu bir piyasaya dönüştürmek istiyor..

Çalışan az orandaki kadının ise iş dünyasında kadınsılığıyla/güzelliğiyle metalaşabilen, bu şekilde marjinal katkıda bulunabilecekler arasından seçilmesi tercih edilmiştir.(presantabl diyorlar artık buna)

sonuç olarak kadınların madenlerde çalışmasının yasaklanmasının sebebi, kadınlara pozitif ayrımcılık değil, bir kıyak değil; kapitalistlerin kâr endişelerinden kaynaklanmaktadır. Bu da kapitalizmin kadına kötü bakış açısını gözler önüne serer.

Peki kadına yönelik bu muamele nasıl düzelecektir?

Sisteme göre insan oluşturan kapitalist düzenle değildir elbette.Merkezine insanı koyan, yaratıcının dizayn ettiği toplumsal kurallar çerçevesinde ona hak ettiği hayatı sunmak için geliştirilmiş sistem Milli Ekonomi Modeli'dir ancak bu model ile mümkündür..

Devletin, kadına sağlayacak olduğu imkanlar; çalışan kadını kölelikten kurtarırken, çalışmayanları da kimseye muhtaç olmayacak şekilde hayatlarını idame ettirmelerini sağlar. Asgari ücretin 10 bin TL olması ve ev hanımı maaşı projesi sorunların çözümüdür.Bu projelerle kadının çalışması seçimine bırakılır ki esasen asıl özgürlük budur.Kişinin kendi tercihine göre oluşturduğu yaşam biçiminde ; kendisine, ailesine ve topluma faydalı olacağı apaçık ortadadır.

Son olarak : şahıslara göre partizanlık etmek yerine uygulanacak olan sisteme göre parti seçimi yapmanız, hayalini kurduğunuz ve özlediğiniz toplumsal hayatı gerçekleştirmekte tek ve en büyük etken olacaktır."