Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Uşak Şubeler Platformu üyeleri bugün Tiritoğlu Parkında bir araya gelip 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ne basın açıklamasında bulundu.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Uşak Şubeler Platformu adına basın açıklamasını Eğitim Sen Uşak Şube Başkanı Deniz Ertunç okudu. Eğitim Sen Uşak Şube Başkanı Basın açıklamasında şunları söyledi; Emekten Yana, Demokratik Halk Bütçesi İstiyoruz!
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na, KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak, sadece kendimiz için değil, bu ülkede insanca bir yaşamayı hak eden tüm yurttaşlarımız için “Emekten Yana, Demokratik bir Halk Bütçesi İstiyoruz” demek için alanlardayız. Bu mücadelenin bir parçası olarak bugün başta İstanbul Kartal Meydanı ve Diyarbakır İstasyon Meydanındaki mitinglerimiz olmak üzere Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a tüm memlekette omuz omuzayız.
Yaklaşık bir aydır TBMM’de 2024 bütçe kanun teklifi görüşülüyor. Ancak mevcut iktidar bu teklifin içyüzünü halkın, emekçilerin öğrenmesini, bütçe hakkına sahip çıkmasını istemiyor. Her şeyin kapalı kapılar ardında kalmasını, 11 Aralık’ta TBMM Genel Kuruluna getirilecek olan bütçe teklifinin alelacele kabul edilmesini istiyor.
21 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yönetenler, ülkenin geleceği hakkında da yıllardır hep nutuk attılar, masallar anlattılar. “2023’te kişi başına milli gelir 25 bin dolar olacak, işsizlik 5’e, enflasyon tek basamaklı rakamlara inecek. Türkiye dünyada ilk 10 ekonomi arasına girecek” dediler. Ama her geçen gün düne göre daha yoksullaştık. Daha güvencesiz hale geldik.
Geldiğimiz noktada:
• İşsizlerin sayısı 9 milyona yaklaştı. Neredeyse her evde bir işsiz var. İşsizlik en çok kadınları ve gençleri vuruyor. Her 5 gençten biri, her 3 kadından biri işsiz.
• Zamlar yağmur gibi yağmaya devam ediyor.
• Yaşadığımız gerçek enflasyon ise TÜİK’in sanal rakamlarını ikiye katlıyor. Bir bardak çay bile 10 TL. Bir simit bile 10 TL. Dört kişilik bir aile 3 öğün kişi başına 1 çay 1 simit tüketse dahi aylık 7 bin 200 TL ediyor. En düşük ev kirası asgari ücreti aşıyor.
• Açlık sınırı 16 bin TL’ye, yoksulluk sınırı 49 bin TL’ye dayandı.
• Bu koşullarda ülkede milyonlarca emekli 7 bin 500 TL’ye, çalışanların yarısı ise 11 bin 402 TL’lik asgari ücrete mahkûm edilmiş durumda.
• Milyonlarca kamu emekçisi maaşı bugün emekliliğine yansıtılmayan 8.077 TL’lik “ilave seyyanen ödenek” ile birlikte yoksulluk sınırının yarısına ulaşmıyor.
• Asgari ücretlisi, emeklisi, işçisi, kamu emekçisi ile 85 milyonluk nüfusun 50 milyonu açlık sınırı altında, 80 milyonu yoksulluk sınırının altında bir yaşam savaşı veriyor.
Tüm bunlara rağmen iktidar sözcüleri hiç sıkılmadan “Ülkemizde aşırı yoksulluk veya açlık sınırı içinde yaşayan kişi yok” diyorlar.
“İşçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik. 2023 için vaat ettiğimiz hedeflere inşallah 30 yıl sonra ulaşacağız” diyerek halkla dalga geçiyorlar.
Halkın ezici çoğunluğunun açlığa, yoksulluğa, işsizliğe itildiği koşullarda anayasasında sosyal devlet yazan bir devlet ne yapar?
İşsizler için istihdam sağlar. Vatandaşının yaralarını sarar, alım gücünü artıracak politikaları hayata geçirir. Bunun en önemli aracı ise devlet bütçelerdir. Bütçelerde tercih halktan yana kullanılır. Toplanan vergilerin, ülkenin kaynakların halka eğitim, sağlık, yol, su, elektrik, yeni hastane, yeni okul olarak dönmesi sağlanır.
Ama ne yazık ki sosyal devlet çok uzun süre önce sadece anayasamızda, kâğıt üstünde kaldı. Bugün ülke olarak sadece ekmeğin değil, sosyal devletin de askıda olduğu karanlık bir sürece itilmiş bulunuyoruz. Şimdi seçimden sonra geçtikleri ekonomi modelini “yeni”, “rasyonel” diye cilalıyorlar. “Enflasyonu düşürmek için halkın tüketimini kısmamız, ücret artışlarını sınırlamamız, tasarrufu arttırmamız şart” diyorlar.
Ama kendileri ne uçaklarından, makam arabalarından ne lüks saray harcamalarından ne de üç dört yerden aldıkları maaşlarından vazgeçmiyorlar. Ama okul öncesi eğitimdeki yüzbinlerce öğrencinin 1 öğün ücretsiz yemeğini kesmeyi tasarruftan sayıyorlar.
Bu da yetmezmiş gibi “yeni” ekonomi modeli adı altında başlatılan yeni saldırı dalgası ile elimizde kalan son haklarımıza da göz koyuyorlar.
2024 bütçe yasa teklifi işte bu “yeni” ekonomi modele dayalı saldırı dalgasının ürünüdür.
Dolayısıyla bu bütçe teklifinde kamu emekçileri, emekliler, işçiler, asgari ücretliler, çiftçiler, esnaflar, kadınlar, gençler yine yok. Kısacası bu bütçe de halk yok.
Peki, bu bütçede ne var?
Sermayeye, patronlara bol kepçe vergi istisnası, muafiyeti, teşvik var. Faizden beslenenlere, silah tekellerine, rantiyecilere kıyak, yandaş müteahhitlere dolar kuru üzerinden Hazine garantisi var.
Devletin her 100 TL’lik giderinin 89 TL’sinin halktan alınacak vergilerden karşılanması var.
Bu bütçede; 2024 yılı için ücretlerimizin hedeflenen enflasyona yani 36’ya göre arttırması ama ödeyeceğimiz vergilerin bunun dört beş katı arttırılması var.
Kısacası bu bütçede halk, çalışanlar vergi yükü altında ezilirken koca koca holdinglerin, şirketlerin, firmaların çalıştırdıkları asgari ücretli kadar dahi vergi ödememesi var.
Yükü yine bizim omuzlarımıza yıkılan bu vergiler nereye, kimlere harcanacak?
Toplanacak her 100 TL verginin:
- 17 TL’si iktidarın yurt dışından ve içinden aldığı borçların sadece faiz ödemesine,
- 16 TL’si savunma ve güvenlik harcamalarına,
- 5 TL’si “teşvik” olarak büyük patronlara, sermayeye
- 3 TL’si hizmet alsak da almasak da müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı, tünel inşaatı müteahhitlerine gidecek.
Sonuç olarak bütçeden aslan payı ne eğitime ne sağlığa gidecek. Çünkü aslan payı istisna, muafiyet, teşvik olarak sermayeye, patronlara gidecek.
Ülkenin ekonomisini göz göre göre çökertenlerin yarattığı borçların faizine gidecek.
Değerli Dostlar, Değerli Vatandaşlar,
İşte bu bütçe yasa teklifi 11 Aralık’ta TBMM Genel Kurulu’na gelecek. 11 gün sonra ise “bütçeyi oylarınıza sunuyoruz, kabul edenler…” denilerek oyalanacak. Hepimizin bir yılı TBMM’de vekillerin bir iki dakikalık oylama ile belirlenecek.
Biz de buradan vekillere değil, asillere, sizlere, vatandaşlara soruyoruz. Bu bütçeyi kabul ediyor musunuz?
KESK olarak iktidarın kendi eliyle yarattığı enkazın tüm faturasını emekçilere, halka yıkmak istediği bu bütçeyi kabul etmiyoruz.
HALKTAN, EMEKTEN YANA BİR BÜTÇE İÇİN:
• Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz.
• Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine, özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.
• Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz.
• Başta depremzedeler ve öğrenciler olmak üzere tüm dar gelirlilere kamusal, güvenli ve sağlıklı barınma olanaklarının sağlanmasını istiyoruz.
• Eğitimin her kademesindeki çocuklarımız için 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek istiyoruz.
• İnsanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde bir ücret istiyoruz.
• Bütçeden engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi için ayrılan payın arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz.
• Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için Temel Gelir Güvencesi istiyoruz.
Sözlerimizi tamamlarken kamu emekçisiyle, işçisiyle, emekçisiyle, kadını genci ile tüm yurttaşlarımıza yaptığımız çağrımızı yineliyoruz.
Diyoruz ki, 1’in çıkarı için 99’u yok sayan bu haksızlığa karşı çaresiz değiliz.
Gelin emeğimize, ekmeğimize, geleceğimize, bütçe hakkımıza birlikte sahip çıkalım.
Yoksulluk, işsizlik ve yağma düzenin çarkları arasında öğütülmeye karşı” Emekten Yana, Demokratik Halk Bütçesi İstiyoruz!” Diyerek omuza omuza verelim. İnsanca bir yaşam, güvenceli iş, güvenli bir gelecek için mücadeleyi birlikte büyütelim’’