O zorluğun esenliği uzundur

Cenab-ı Hak, Kur’an'da şöyle buyuruyor: “Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla berâber olan müminler, 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı; iyi bilin ki Allah’ın yardımı şüphesiz yakındır.” (Bakara, 214).

Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: “Mümin beş zorluk arasındadır: Kendisini kıskanan mümin, kendisine buğzeden münafık, kendisiyle savaşan kafir, kendisiyle çekişen nefsi ve kendisini saptırmak isteyen şeytan.” (Kenz’ul-Ummal, 809).

Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: “Sizden önce insanı tutuyorlar, toprağı kazıyorlar, çukura gömüyorlar, testereyle başından ikiye ayırıyorlardı da yine de dininden el çekmiyordu. Demir taraklarla bedeninin etini kemiklerine ve sinirlerine kadar kazıyorlardı ama yine de bütün bunlar onu dininden alıkoymuyordu.” (a.g.e., 1320).

İmam Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Takva sahibi mümine inen bela yağmurun yeryüzüne inmesinden daha hızlıdır.” (el-Bihar, 67/222/29).

İmam Sâdık (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Hak ehli sürekli zorluklar içinde kalmışlardır. Ama bilin ki bu zorluğun süresi kısa, esenliği ise uzundur.” (a.g.e., 67/213/18).

İmam Zeyn’ul-Âbidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Batıl bir devlette refah ve esenliğe eren her mümin ölmeden önce hak devletteki nasibine ersin diye beden veya malıyla imtihan edilir.” (a.g.e., 6/57/9).

İmam Sâdık (a.s.), “Ve kitapta İsmail’i an...” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah İsmail’in kavmini O’na musallat etti onlar da başının ve yüzünün derisini yüzdüler.. Bu İsmail İbrahim’in oğlu olan İsmail değildir.” (Emali el-Mufid, 40/7).

Yine İmam Sâdık (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizden önce öldürülen, yakılan, testerelerle biçilen ve yeryüzü bütün genişliğiyle kendilerine dar gelen bir topluluk vardı ki bunların hiçbiri onları sizlerin de üzerinde bulunduğunuz şeyden (inançlardan) geri çevirmemiştir. Onlar bu cezayı hak edecek ne bir zulüm işlemişlerdi ve ne de eziyet etmişlerdi. Onlardan sadece güçlü ve övülmüş Allah’a iman ettikleri için intikam alıyorlardı. Allah’tan sizlere onların makamlarını vermesini dileyin. Onların makamına erişebilmek için zamanındaki zorluklara sabredin.” (Nur’us-Sakaleyn, 5/547/30).

İmam Bakır (a.s.) ise şöyle buyurmuştur: “Allah, kavmine Habeşli bir peygamber gönderdi. O kavmiyle savaştı. Ashabı öldürüldü ve esir alındılar. Onlar için ateşten çukurlar kazdılar ve sonra şöyle seslendiler: 'Kim bizim dinimiz üzere ise kenara çekilsin. Her kim de bu peygamberin dini üzereyse ateşe atlasın.' Onlar (korkmadan) ateşe atladılar. Beraberinde çocuk olan bir kadın geldi ve ateşten korktu. Çocuğu annesine şöyle dedi: 'Ateşe gir!' Annesi kendini ateşe attı. Bunlar Ashab-ı Uhdud idiler.” (a.g.e., s.544/24). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).

OKAN EGESEL - YENİ MESAJ