Hicretin üçüncü yılı Şevval ayında üç bin kişilik Kureyş ordusu Medine civarındaki Uhud dağının yanındaki Ayneyn tepesinin kenarına kondu. Geldikleri gün çarşambaydı. Perşembe ve cuma günü orada kaldılar. Def, davul ve dümbelek çalıp şiirler okumak suretiyle erkekleri savaşa teşvik etmek için kadınlar da gelmişlerdi. Ebû Süfyan'ın karısı Hind de aralarındaydı. Müşriklerin iki yüzü atlıydı, yedi yüz tanesinde de zırh vardı.
Hz. Peygamber, Medine'de bir savunma harbi yapmak istediği halde sahabeden olan ve hele Bedir savaşında bulunamayan gençler, düşmanın üstüne gitmek istediler. Hz. Peygamber zırhını kuşanarak çıktıktan sonra pişman oldular, "Sana tâbiyiz" dedilerse de Hz. Peygamber, "Bir peygambere, zırhını giyip silâhını kuşandıktan sonra geri dönmek yakışmaz, bari bundan sonra beni dinleyin" buyurup yürüdü.
Müslümanlar, bin kişiydi, içlerinde yüz tanesinin zırhı vardı, pek azı da atlıydı. Hz. Peygamber, Cubeyr oğlu Abdullah'ı, elli okçuyla bir gediğe dikmiş ve "galip de gelsek, mağlup da olsak siz yerinizden kımıldamayın" diye emir vermişti.
Savaş başlayınca, Hz. Ali, düşmanın bayraktarı Ebû Talha oğlu Talha'yı öldürdü. Bu adama "topluluğun koçu" derlerdi. Ondan sonra bayrağı alan oğlu Ebû-Said'i, ondan sonra kardeşini, ondan sonra da bayrağı alan köleleri Sevvâb'ı öldürdü. Müşrikler, bozguna uğradılar. Müslümanlar, müşriklerin karargâhına kadar girip ağırlıklarını yağmaya koyuldular. Bunu gören okçular, Abdullah'ı dinlemeyip yerlerini terk ettiler.
Abdullah'la pek azı kaldı. Bunu fırsat bilen Velid oğlu Hâlid, yanındakilerle beraber şiddetle okçulara saldırdı, hepsini şehit edip ordunun arkasına geçti, Müslümanlar, pek fena bozuldular. Hatta parolayı bile unutup birbirlerini kıranlar oldu.
Hz. Peygamber (s.a.a.), adeta yalnız kaldı ve bizzat savaşmaya koyuldu. Yaralandı, zırh, sağ yanağına battı ve yan dişleri kırıldı. Bu sırada, üstüne bir bölük müşrik hücum etti. Hz. Ali, başbuğları olan Abdullah'ı Cumaî oğlu Amr'ı öldürdü, dağıldılar. Bunlardan sonra bir bölük daha geldi. Hz. Ali, onların da başbuğu olan Mâlik-i Âmirî oğlu Beşr'i öldürdü, onlar da dağıldılar.
Sahabenin birçoğu, İbn-i Kamie'nin, "Muhammed'i öldürdüm" demesi üzerine tamamıyla savaştan el çekmişti. Hâlbuki bu adam, Hz. Peygamber'e benzeyen Umeyr oğlu Mus'ab'ı şehit etmiş, Hz. Muhammed'i öldürdüğünü sanmıştı. Mâlikü'l-Hazreci oğlu Kâ'b'ın, Hz. Peygamberi görüp sahabeye haber vermesinden sonra dağılanların bir kısmı, O'nun yanına gelmişler, Hz. Ali (a.s), su getirip yüzünü yıkamış, Ebû Ubeyde yanağına batan zırh halkasını, dişleriyle çıkarmış, yerinden boşanan kanı, Ebû Said'il-Hudri'nin babası Mâlik emmiş, sonra Hz. Peygamber, abdest almış, öğle namazını kılmışlardı.
İmam Hasan, Uhud savaşından sonra dünyaya geldi. Hicret'in dördüncü yılı Rebiulevvel ayında, Beni Nadir üzerine gidilirken sancak, Hz. Ali'deydi. Bu yıl İmam Hüseyin doğdu. Aynı yılın Zilka'desinde, Hz. Muhammed (s.a.a), Uhud'da, müşriklere verdiği sözü tutup Bedir'e gitti fakat müşrikler, döndüler, savaş olmadı. Bu yürüyüşte sancak yine Hz. Ali'deydi.
|